Kekemelik
İnsanın çocuğunun kekelemesini dinlemesi kolay bir şey değildir. Eliniz ayağınız birbirine dolanır, ne yapacağınızı, ona nasıl yardım edeceğinizi şaşırırsınız. Sadece siz değil, bu duruma çevrenizdekiler de iyi niyetle katıldı mı “rahatla, kendine güven, ne söylemeye çalıştığını düşün, derin nefes al” ve hatta “ağzına bir kaç parça taş koy” gibi öneri listesi kabarıverir. Yardım etmek tabi ki elinizdedir ancak yardım etmeye başlamak için en doğru nokta kekemeliğin doğasını anlamaya çalışmak ve çocuğunuzu yargılamadan, olduğu gibi kabul etmektir. Uygulanacak terapi, teknikler ve yardımlar bundan sonra gelir. Ve maalesef, eğer şimdiye kadar fark etmediyseniz ben söyleyeyim, iyi niyetle, çocuğu rahatlatmak adına yapılan bu öneriler hiç bir zaman işe yaramadığı gibi aksine çocuğunuzun konuşmasının daha kötüye gitmesine sebep olur. Bu efsanevi önerilerin başarısız olmalarının aslında çok mantıklı bir sebebi vardır, çünkü bu öneriler çocuğunuzun kekemeliğini baskı altına alması, gizlemeye çalışması yani suni bir şey yapması anlamına gelir.
Kekemelik bir buzdağı gibidir ve su üzerinde olan, insanların duyduğu, gördüğü, fark ettiği bölüm aslında küçük olan parçadır. Asıl büyük parça ise bazen anne babalar olarak sizlerin bile fark edemediği, su altında kalan utanç, korku ve suçluluk duygusu, yani basit bir cümle kurmaya çalışıp kuramadığı zaman çocuğunuzun hissettiği bütün o duygulardır. Çoğu çocuk su altındaki o büyük parçayı elinden geldiğince kamufle etmeye çalışır. Kendine bazı kısa yollar, kaçışlar yaratmaya çalışır ama bu koltuk değnekleri işe yaradığı zaman bile kendini çok iyi hissedemez. İşe yaramadığında ise çok daha kötü olur.
Psikoloji ve konuşma laboratuvarlarında kekemelikle ilgili yapılan araştırmalar kekemeliğin ileri gitmekle geri durmak arasında yaşanan özel bir çeşit çelişki olduğunu ortaya çıkarmıştır. Kendinizi ifade etmek istersiniz ama bir yandan da korkudan dolayı geri durma hissiyle savaşırsınız. Bu korkunun pek çok kaynağı ve seviyesi vardır ancak en önemlisi ve en çok ilgilenilmesi gerekeni kekelemekten korkmaktır.
Tabi ki anne babalar olarak sizden beklenen çocuklarınızı karşınıza alıp bir psikolog veya psikiyatrist gibi tedavi etmeye çalışmanız değildir. Ancak hem kendi hem de çocuğunuzun avantajına kullanabileceğiniz bazı basit prensipler vardır. Bu prensipleri önce kendiniz anlayıp benimsemeye çalışıp, sonra da davranışlarınızla, tavırlarınızla çocuğunuza anlatmaya, göstermeye çalışmanız bir aile olarak bu duruma olan yaklaşımınızı ve olayı nasıl halledeceğinizi yakından etkileyecektir.
- Kekemelik çocuğunuza zarar vermez.
- Akıcı konuşmak ona fazladan bir yarar sağlamaz.
Kekeleyerek konuşmak utanılacak bir şey değildir; akıcı konuşmak da özellikle gurur duyulacak bir durum değildir. Kekeleyen çocuklar uyum sağlamakta daha fazla zorlanır diye bir durum da söz konusu değildir. Yapılan araştırmalar kekemeliğe ait herhangi bir kişilik özelliği olmadığını veya kekeleyen insanlarla akıcı konuşanlar arasında düzenli bir farklılık bulunmadığını ortaya koymuştur.
Kekemelik hakkında unutmamamız gereken şey şudur;
Önemli olan insanın kendini mümkün olan her şekilde ifade edebilmesidir. Bu, zaman zaman şiddetli biçimde takılarak da olacaktır ama o cümleyi bitirmek, o noktada iletişimi yarım bırakmamak çok önemlidir. Anne babalar olarak bunu anlamaya çalışmak, çocuklara bu desteği sağlamak, kekemeliğin onlar tarafından utanç verici, hakkında konuşulamayacak bir hastalık olarak algılanmasının engellemek çocuğunuza yapabileceğiniz en büyük yardımdır.